Dünya bütün varlığını şiddete dayadı.İnsanlar birbirlerini
öldürüyor,kesiyorlar gaddarca dövüyorlar,tutsak ediyorlar.
Bu vahşetin bir nedeni ,anlaşılabilir bir amacı olmalı ?
Güçlü olmak ,hükmetmek…
Hayvanlar gibi,hayvanlar sürüye hükmedebilmek,üremek için
birbirlerini öldürür ama hayvanlar ile insanlar
arasındaki fark, hayvanlar bunu çoğalmak için yaparken insanlar para
için,zevk için yapar.
Neden polisler döverler
insanları ?
Neden çocukları öldürürler ?
Neden ekmek almaya giden 15 yaşındaki bir çocuğu terörist sanıp
öldürür mesela ?
Sanırım buna hiç düşünmeden verecekleri cevap ”Adaleti
sağlamak” olacaktır.
“Ne karşılığında adaleti sağlıyorsun” diye sorduğunda bunun
cevabını pek kolay veremezler.
Boş gözlerle yüzüne bakarlar, çünkü bunun asla sorulmayacak
bir soru olduğuna inanırlar.
Onların yerine ben söyleyeyim.
Çünkü görevleri budur.
Onu “ kutsal ve sadakat
”sembolü yapan budur.
Eğer bir soru daha sorarsanız
tahammül edemezler.Tüm kutsallığı ve sadakati ile üstüne yürürler.
Neden öldürmek,dövmek,hakaret
etmek polise “kutsal ve sadakat” sembolü olmayı yükler ?
İşte bu sorunun altında bu
şiddetin ana temasıyla karşılaşırsınız.
Üniformaya yapıştırılmış
adaletin rengi “kutsallık ve sadakatin” altından “para” çıkar.
Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ediyordum,
kendisi polis.
Neden bu mesleği seçtiğini
sorduğumda , parası iyi,tatiller filan filan saymaya başladı.
Bekledim.
O saymaya başlıyordu..
Ben biraz daha bekledim.
Bekliyordum,istediğim cümleyi
söylesin.
Para,tatiller,güç,sahip
olmak,korkutucu olmak
Benim çocukken hayalini kurduğum
şeyi öyle bir anlatıyordu ki,keyifle.
Ürktüm.
Korunmak için korkmak lazım,
anlattıklarına göre.
Kutsal bir görev olduğu için
değil,parası için,güç için polis olmuştu.
Bazen merak ediyorum.Polislere
asgari ücret verilseydi, ayda bir gün tatil olsaydı,yine polis olurlar mıydı ?
Kaçımız polis olurdu ?
Bence bu sayı polislerin korkutucu
olduğundan çok daha korkutucu olurdu.
Evde hayal edebiliyorum polisleri,
bıcamaları ve terliklerini giymiş televizyon karşısında,bir elinde kumanda,diğer
elini başına koymuş oturuyorlar.
Yarını düşünüyorlar.Belasız bir
gün istiyorlar.Bizim için değil tabi ki de
Kendileri için.
Çoğu evde karısından korkuyor ama
korkutucu olmak istiyorlar.
Dışarıdaki hayatta adaletin
yüklediği “kutsallık ve sadakat” onların
her türlü şiddetini saklayabilir.
Her şeyi yapabilirler.
Öldürürler,döverler,hakaret
ederler, an gelir jopu yüreğine,diline vururlar, sen bir şey yapamazsın.
Endişe edecek bir şey yoktur.
Etrafı duyun,izleyin…
Dünyada polis şiddetinin en fazla
olduğu ülkelerde ayrımcılık,rüşvet,yolsuzluk,alçaklık diz boyudur.O ülkelerde
düşünce diye bir şey yoktur.Demokrasi sadece laftadır.
Eğer bizim polisler bu kadar
“kutsallığa,sadakate ve adalete” düşkünse neden ayrımcılık,rüşvet bu kadar
yaygın ülkede ?
Düşüncelerimizi ve isteklerimizi
haykırmak neden polislerin bu kadar zoruna gidiyor ?
Bizler kime sığınalım ?
Adalete mi ?
Hayır mesele adalet meselesi filan
değil.
Mesele paradır,güçtür.
Ben böyle polislere bakınca adaletinden
ve kutsallığından şüphe duyarım.
Korkaklığının arkasına gizlenerek,
vatandaştan kendini koruyup ,korkutucu olmaya çalışan polisten sığınırım
yazılarıma.
Sizlerde öyle…
Çocukken polisliğin kutsal bir şey
olduğuna inanırdım.
Gördüm ki hayal kırıklığına
uğradım.Hep kutsal olanı aradım, armaya bakmak yerine insanı insan yapan duygu
nedir ? Ben bunu çözmeye çalıştım.
İşte bunun için yazıyorum,sizlerde
öyle.Hiçbir yazar para kazanmak için kitap yazmaz.Aşkı anlatır,ölümü
anlatır,bazen anıları…
Bunun altında polislerin ki gibi
para çıkmaz,yazıların altında bir “iç”
görürsünüz.
Duygu kokar onlar…
Hayvanlar gibi doğanın kanunu
neyse onu yapıyoruz.
Öldürüyoruz,parçalıyoruz.
Anlaşılan şiddete aşığız.
Hayvanlar kendi ölümünü göze
alarak dövüşürken ya polisler ?
Hiçbir şeyin arkasına sığınmaz
hayvanlar öldürürken,peki polisler ?
Bu ülkenin sorularını
seviyorum.Bana bir kadın kadar çekici geliyorlar.Birde adaleti kendi
üniformasında değil de vicdanında arayan insanları.
Hayvanlar kadar cesur ve
mert olan polisleri seviyorum…